|
*SORU 20*
|
Soru:
Do/does nedir? Neden geniş zamanda kullanılmıştır? Nereden doğmuştur? Çok çabuk cevaplarsanız beni çok sevindirmiş olursunuz.
Teşekkürler...
Uğur Öznal
/ Edirne
Cevap:
Do/does kelime anlamı yapmaktır. 'Do' sadece geniş zamanda kullanılmaz fakat geniş zamanda hem yardımcı fiil hem de esas fiil olarak kullanımını görebilirsiniz.
Do Geçmiş zamanda, şimdiki zamanda, gelecek zamanda yani tüm zamanlarda kullanılır. İşte size do'nun esas fiil olarak kullanımına birkaç örnek:
I am doing my homework. ( ödevimi yapıyorum.)
I do my homework ( Ödevimi yaparım.)
I did my homework (Ödevimi yaptım.)
I will do my homework (Ödevimi yapacağım.)
Do/does yardımcı fiil olarak geniş zamanda ve geçmiş zamanda ('did' olarak) görülür.
Do you do your homework? Does she do her homework?
Did you do your homework? Did she do her homework?
'Neden doğmuştur?' sorusuna cevap veremeyiz. İngilizce öğrenirken neden, niçin den çok nasıl sorusunu sormalısınız.
|
|
*SORU 19*
|
Soru:
Passive voice yapıları ile ilgili olarak hangi yapılarda (being) kullanıldığını ve bunun cümleye nasıl bir anlam kattığını öğrenmek istiyorum. Teşekkürleer.....
Rüstem Karabulut
/ İstanbul
Cevap:
Passive voice yapısı Object + be + Verb3 formülü ile yapılır ve be cümlenin zamanına göre değişir. Örneğin
Simple past tense'de was/were, Simple Future Tense'de will be, Present Continuous tense'de ise am/is/are being olarak değişebilir.
Sizin sorunuz Passive Voice yapısının Present Continuous Tense olarak kullanımı ile ilgilidir.
Daha kolay anlamanız için size bir kaç örnek sunuyorum:
Simple Past Tense: The building was built.(Bina inşa edildi.)
Simple Future Tense: The building will be built. (Bina inşa edilecek.)
Present Continuous Tense: The building is being built.(Bina inşa ediliyor.)
|
|
*SORU 18*
|
Soru:
Bir türlü İngilizcemi ilerletemiyorum. ABD'de yaşıyorum hep Türkçe
konuşanlarla birlikteyim. Ne tavsiye edersiniz? Yaşım 37! Teşekkürler.
Cüneyt Kasap
/ Rockford-USA
Cevap:
Bahsettiğiniz durum Türkler arasında sıkca karşılaştığımız bir problem...
Yabancı dili öğrenebilmek için o dilin konuşulduğu ülkede bulunmak
yetmiyor--sizin de tecrübe ettiğiniz gibi... O dilin konuşulduğu ortamlarda
bulunmanız ve o dili kullandığınız dialoglarda bulunmanız gerek...
Bunun manası tek yönlü iletişim araçları ile de dil öğrenmenin mümkün
olmadığıdır. Yani sadece televizyon seyrederek ya da radyo dinleyerek dili
öğrenemezsiniz.... Burada "dialog" anahtar kelime... Karşılıklı iletişimin
olacağı; birilerinin sizi dinleyeceği ve o birilerinin söylediklerinin de
sizin tarafınızdan dinleneceği ortamlar dil ögrenmenin en ideal
ortamlarıdır...
Bulunduğunuz yerde bu tür ortamlar oluşturabilmenin fırsatlarını arayın...
Bunu yaparken de kuracağınız iletişimin sizin açısından bir önemi ve anlamı
olmasına dikkat edin... Sadece Ingilizce pratik yapayım da şu kişiyle üç
beş laf edeyim de yetmeyebilir...
Bunu yapmanın bir çok çeşidi olabilir... Şöyle bir örnek vermek mümkün....
Bir konu hakkında bilgi edinmek istemiş olabilirsiniz mesela... Bu konu
üzerinde gidip kütüphanede arastırmalar yapın... Kitap okuyun... Ondan sonra
bir kütüphane görevlisi ile görüşüp konu hakkında bilgi edinin örneğin...
Ondan sonra gidip bir kaç kişi ile mulakat yapın onların görüşlerini
dinleyin ve not edin... Daha önceki okuduklarınız ile bu duyduklarınızın
arasındakı parallellikleri bulmaya çalısın ve ortaya bir ürün çıkarın.
Ondan sonra da o konu üzerinde bir araştırma raporu ya da yazısı olsun mesela
bu... Daha sonra bunu birilerine gösterin ve onların görüşlerini alın...
Bunu daha da devam ettirip çeşitlendirmek ve zenginlestirmek mümkün.. Biz
sadece bir kaç fikir olsun diye söylüyoruz..
Bütün bunları yaparken önemli olan şu: dili gerçek anlamda ve gerçek bir
ihtiyaç için anlamlı bir şekilde kullanmanız... İnsan ihtiyaç duyduğu şeyi
öğrenir... Az önce dediğimi yaparken örneğin, okuyacaksınız cünkü bir konuyu
öğrenmeye çalışıyorsunuz. O sizin için anlamlı ve gerekli bir okumadır...
Ondan sonra insanlarla konuşacaksınız; sorular soracaksınız cevaplar
alacaksınız; bazen onlar sizi anlamayacaklar bazen de siz onları
anlamayacaksınız.. Bu dil öğrenme yönteminin en önemli ve de gerekli kısmı..
Bu anlaşmazlık olmadan ve o anlaşmazlıkları dialog sayesinde cözmeden dili
öğrenemezsiniz... Kendinize bu tür ortamlar buldugunuz sürece diliniz de
gelişecektir....
Bu konularda size yardımcı olacak cevrenizde uzman varsa onlardan da yardım
isteyin....
Kolay gelsin.....
|
|
*SORU 17*
|
Soru:
Selam benim sizden küçük bir ricam olacaktı.
Ben yeni bir ingilizce kursuna başladım 3-4 hafta oldu. Çözemediğim bir cümle var. Yardımcı olursanız sevinirim.
Sorum şu : ''Evinin önünden tren geçen kadın'' ifadesini ingilizceye nasıl çeviririz.
cevabınızı en kısa sürede vereceğinizi umuyorum.
Hepinize iyi çalışmalar.
Yasin Kalaycı
/ İstanbul
Cevap:
Sormuş olduğunuz ifadenin ingilizcesi şöyle olur. "The woman in front of whose house the train passes."
Yeni kursunuzda başarılar diliyoruz.
|
|
*SORU 16*
|
Soru:
Merhaba öncelikle siteniz çok başarılı tebrikler. Benim şöyle bir problemim var yardımcı olursanız çok sevinirim.
Ben yaklaşık olarak 1000-1500 arası bir kelime bilgisine sahibim ayrıca
grammer bilgim de çok iyi değil ama idare eder seviyede.
Benim sorunum şu; konuşurken önce Türkçe düşünüyorum daha sonra İngilizceye
çevirerek konuşuyorum. Anlamada da aynı sorun. Anlıyorum ama aklım Türkçeye
gidince bazı bildiğim kelimeleri dahi kaçırıyorum.
Bu işi bilen kişiler ise direkt İngilizce düşünmelisin diyorlar ama
bunu nasıl başarabilirim. Lütfen en kısa zamanda cevaplar mısınız?
Tekrar iyi çalışmalar diliyorum şimdiden çok teşekkür ederim.
Tayfun Güner
/ İzmir
Cevap:
Çok önemli bir soruna değinmişsiniz. İngilizce konuşumaya çalışırken Türkçe çeviri yapmaya çalışmak her öğrencinin ilk önce başvurduğu bir yöntemdir.
Bunu biz de ilk başlarda yapmışızdır fakat İngilizce bilgisi ilerleyince ve İngilizcenin mantığını kavrayınca bundan vazgeçmişizdir.
İlk önce şunu iyi anlamalıyız. Her dil kendi başına farklı sistemlerdir. Türkçe ve İngilizce birbirinden farklı iki dildir.
Bazı benzer tarafları olmasına rağmen çoğunlukla farklıdır ve her ikisin farklı mantığı vardır. Türkçeye çeviri yaptığımızda anlamsız ve saçma manalar çıkabilir. İngilizce düşünmek demek o dili kendi mantığında ve yapısında düşünmek ve İngilizler böyle düşünürler ve böyle kullanırlar düşüncesinde olmaktır. Bunu zaman içerinsinde
ingilizce bilginizi ve pratiğinizi geliştirdiğinizde mutlaka başaracaksınız.
|
|
*SORU 15*
|
Soru:
ingilizce kelimeleri çalışma yöntemleri nelerdir?
Serhat Erden
/ Soma-Manisa
Cevap:
İşte size birkaç teknik. Hepsini deneyin ve kendinize en uygun olanını seçin.
1. Defter yada dosya tutmak. Kelime grupları oluşturmak. Hayvanlar, bitgiler, vs...
2. Not defterine yeni kelimeleri birer örnek cümleyle yazmak.
3. Kücük kartlar hazırlamak her karta bir kelime yazmak. Seyahat ederken
öğrendiklerini bir cebine öğrenmediklerini diğer cebinde tutmak.
4. Bir teyp bandına hergün öğrendiğimiz kelimeleri kaydetmek ve seyahat
ederken dinlemek.
5. Kelimeleri sözlüğe bakarak Hikaye kitapları dergi gazete
okuyup kelimeleri akılda tutmaya çalışmak.
6- Resimli sözlük (picture dictionary) satın almak ve oradan çalışmak.
|
|
*SORU 14*
|
Soru:
Zamanlara göre cümle kurabilmek için fiil özne nesne kavramlarını gösteren
açıklamada bulunursanız sevinirim. Çünkü mezun olalı uzun zaman geçti.
Yardımlarınız için teşekkürler
Nevin Yavuz
/ Çanakkale
Cevap:
İngilizcede cümle kuruluşu Türkçedekinden oldukça faklıdır.
İngilizcedeki cümle dizilişi ÖZNE + YÜKLEM + NESNE + ZARF (YER + ZAMAN) sırasına göredir.
Cümle kurarken bu sıraya göre cümlerinizi kurmalısınız. Çoğu öğrenci Türkçedeki gibi cümle kurmaya çalışır ve
bu ingilizler tarafından bir cümle gibi değil dağınık kelimeler dizisi olarak algılanır.
|
*SORU 13*
|
Soru:
Merhaba!
Herzaman karıştırdığım bişi var. Present Perfect Tense
ve Past Perfect Tense ne zaman kullanılıyor?
Erkan Canbazoğulları
/ İstanbul
Cevap:
Merhaba, kısaca özetlemek gerekirse Present Perfect Tense ile geçmişte başlamış fakat şimdi tamamlanmış olaylar anlatır. Past Perfect Tense ile ise geçmişte tamamlanmış iki olayın ilki anlatılır ve daha çok after, before, when, while bağlaçlarıyla sıksık kullanılır.
Örnek vermek gerekirse:
Present: I have had a shower. ("Duş aldım." Şu anda duş alma işi tamamlanmış.)
Past: I had had a shower before I went out. ( İki olay var ilki duş almış olması diğeri de dışarı çıkması yani "dışarı çıkmadan önce duş almıştım.")
|
|
*SORU 12*
|
Soru:
I have done ile I have been doing kullanımları arasındaki farkı açıklayabilirmisiniz? Türkçeye çevirirsek en yakın hangi anlamları verir? Çok teşekkür ediyorum şimdiden.
Birol Çalışkan
/ İstanbul
Cevap:
Present Perfect Tense geçmişte başlamış fakat şimdi tamamlanmış işleri anlatır. Present Perfect Continuous Tense ise geçmişte başlamış fakat hala devam etmekte olan işleri anlatır. Dolayısıyla sorduğunuz cümlenin anlamı şöyle olur:
I have done my homework. Ödevimi yaptım. (Ödevimi şimdi bitirdim.)
I have been doing my homework. Ödevimi yapmaktayım. (Ödevimi yapmaya hala devam ediyorum.)
|
|
*SORU 11*
|
Soru:
Yabancılardan bazen, gelecekte olan işlerle ilgili olarak "It gone a be" kalıbına sıkca duyuyorum. Ancak bu kalıba grammar kitaplarında rastlayamadım. Bunu açıklarsanız sevinirim.
Ersin Kavi
/ İstanbul
Cevap:
Bu kalıbı grammar kitaplarında şöyle bulabilirsiniz. It is going to be. Burada gördüğünüz gibi telafuza yönelik bir kullanımla karşı karşıyayız. Konuşmacı aslında it is going to be demektedir ama bunu konuşma anında hızlı söylediği için öyle anlamakdayız veya öyle yazılmış gördüyseniz bunu okunuş biçimine özgü bir kullanımla yazı dilinde de gayri resmi olarak kullanmış olabilirler.
|
|
|
|
|